bugün
yenile
    1. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      melankolik sözlerin ustası ümit yaşar oğuzcan 'ın her biri birbirinden güzel yirmi beş mektuptan oluşan kitabıdır. kitabın adının aksine mektupların özel birine yazıldığını ön sözündeki şu satırlardan anlıyoruz, "bu kitabı sahibini arayan mektuplar adını verirken yanıldığımı ve sana haksızlık ettiğimi şimdi anlıyorum. her satırı o kadar seninle dolu ki!... yıllar bile her kelimesine düşmüş olan gölgeni silemez artık. vurduğun damganın ölmezliğini anlayasın diye bu mektupları sana armağan etmiyor ve adını onlara ad yapmıyorum. fakat göreceksin; adım söylendikçe adın da söylenecek. senden gelen, sana yazılan daima seninle anılacak olan sahibini arayan mektupların her satırı için binlerce teşekkür sana. " hangi mektubu yazsam çok kararsız kaldım. hepsi o kadar güzel ki... 5. mektubu seçtim. "ayrılık diye bir şey yok. bu bizim yalanımız. sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. şimdi nerdesin? ne yapıyorsun? güneş çoktan doğdu. uyanmış olmalısın. saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? öyleyse ayrılmadık. sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. önce beklemekten. ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. ya o? ya o? insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. işte yaşamak maceramız bu. yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek! özleme bir diyeceğim yok. o kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. o nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. o tek güzel yönü bekleyişlerimizin. insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel. özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. bir ışığı var. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz. verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir. seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki!" not : bugün birine hediye etmek için arayıp bulamadım baskısı çıkmıyormuş artık. yazarın diğer birkaç kitabıyla birleştirilmiş, raflarda aşka dair nesirler adıyla görebilirsiniz.
    2. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 8. mektup; --- spoiler --- bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. biraz da yaklaşmamızdır tanrıya zaman zaman. dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. o ot gelip, ot gidenlere acımalı. sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. talihli insandır. çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o. aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. gerisi boş, yalan. aşksa, sevmektir. durmadan, nefes alırcasına sevmektir. sevmekle sevilmek ayrı şeyler... sevilmeyi çoğaltmak, ona bir başka şekil vermek, daha da yoğunlaştırmak onu elimizde değil. oysa ki sevgimizi dilediğimiz gibi yoğurabilir, dilediğimiz şekli verebiliriz ona. derinlikse derinlik, yükseklikse yükseklik, genişlikse genişlik. sevmekte gücümüz var, irademiz, aklımız var. biz varız sevmekte. sevmek yaratmaktır bir bakıma. sevilmekse; yaratılmak. demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan. sen beni yaratttıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm, daha da bir insanım. beni sevmeseydin yine bir şey değişmeyecekti benim için. sen biraz eksik kalacaktın, biraz sen kaybedecektin. o kadar. şimdi insanların en güzeliyiz, en iyisiyiz elbette. seviyoruz, seviliyoruz. sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim. karşılık vermediğin anda değil. birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim. --- spoiler ---
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 11. mektup; --- spoiler --- korkuyorum. ölmekten mi? hayır, yokluktan. ölmek nihayet birkaç dakikalık mesele. yürümek, uyumak gibi basit bir şey. ama yokluk; ölüm. evet, ölmek ve ölüm ayrı şeyler bence. biri sonun başlangıcı, biri de son ve yokluk. ölmekte şiir var, duygu var, anlam var. ölüm, sadece karanlık, boşluk, anlamsızlık. doğmak başlangıcı yaşantımızın ve çilemizin. ölmek sonu. ölümse; öldükten sonraki zaman. o dizgin vuramadığımız at, o asla sahip olamadığımız kadın. ölmek elimizde, ölüm tanrının sırrı, bedeli var oluşumuzun. ölümsüz olmalıydı ölmek dünyada. insan dilediği anda ölmeli, dilediği anda yaşamalıydı. ölümün gelmesini bekleyenler, ölmeyi bilmeyenlerdir. yaşamamız tanrının bileceği bir şey, zamana hükmeden o, ölüme hükmeden de o. yalnız ölmek bizim. onunla yetinmek kalmış bize bu ölümlü dünyada. bu tek hakkımızı da suç saymış bizden önce gelenler. suç işlemişler, günah demişler. yaşatmışlar yaşamışız, öldürmüşler ölmüşüz. nerede kaldı bizim üstünlüğümüz? insanlığımız, zekamız nerede kaldı? bitkiler, hayvanlar diledikleri zaman ölemiyorlarsa insan olamadıkları içindir. ölmek asla şerefsizlik değil, hele korkaklık hiç değil. yalnız yaşamaktan korkanlar, yılgınlar mı ölmek isterler sanıyorsun? cesaret başkalarına kötülük etme pahasına da olsa yaşamak mı? cesaret, sürekli bir aldanmaya boyun eğmek mi? durmadan aldatmak mı cesaret? kötü, korkunç bir dünya üzerinde yaşıyoruz. bütün çabamız kendi kendimizi bitirmek ve son vermek insan nesline. öyleyse bir adam eksilmiş olsa bu şuursuz kalabalıktan ne çıkar? hatırlıyor musun? bir şiirimde: "bir yere kadar yaşamak güzel, ama bir yerde ölüm güzel oluyor." demiştim. işte bugün ölümün o güzel olduğu yerdeyim. --- spoiler ---
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aga hangi güzel insan bana bu kitabı hediye etmek ister:)
    5. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 12. mektup; --- spoiler --- ölmedim işte. ölemedim. demek ki yaşamam gerekliydi. bir gizli kuvvet olmalı bizi yaşatan. yaşamakla ölmek arasında ki maceramızı düzenleyen, çaresizliğimizi her yerde yüzümüze tokat gibi indiren bir büyük kuvvet olmalı. şimdi seni daha çok seviyorum. meğer ölüm senin kadar güzel değilmiş. şimdi güzelliğin daha yakıcı, daha alımlı. bütün neden'ler senin için yaşamayı gerektiriyor şimdi. nasıldım, nasıldım o gece, o gün bilemezsin? eski, taş binalar üstüme yıkılıyordu, başımda parçalanıyordu vitrinlerin camları. her taşıt beni ezip geçiyordu yanımdan. insanlar alnımda yürüyordu çamurlu, pis ayaklarıyla. rüzgar gırtlağıma yapışmış bir el gibiydi. kitaplar, dergiler, gazeteler gördüm boyalı dükkanlarda. hepsi ölmek diyordu. yalnız ölümdü gördüğüm kaldırımlarda. artık her şey boştu, yalandı. kirli bir çamaşırdı üzerimde yaşamak. umutlarımı yitirmiştim. arayıp bulacak gücüm kalmamıştı. öylesine yorgundum, bitkindim. ellerimi sevmiyordum, gözlerim utanç veriyordu gözlerime. damarlarımdaki kan rahatsız ediyordu beni. ölmek, gitgide bir umut haline geliyordu içimde. büyüyor, büyüyordu. boşlukta bir tel gerilmeye başladı... gerildi, gerildi. sonra kan rengi bir karanlığa düştüm. duvarlar kırmızıydı, yerler, masalar, sokaklar, insanlar hep kırmızıydı. ama karanlıktı yine, korkunç bir karanlıktı. kırmızı sisler içindeydim. dört yanım denizdi, kıpkızıl. sonra rengi değişti çevremin. bulutlar dağılmaya başladı. ilk gün ışığı merhaba dedi pencereden, yeşil yapraklar el salladı. bir adam uzun uzun öksürdü. ilk ellerimi buldum vucüdumda, derken ayaklarımı, gözlerimi, dudaklarımı, saçlarımı buldum. ve seni düşündüm. işte o zaman yaşadığımı anladım, utandım. --- spoiler ---
    6. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      25. mektup; --- spoiler --- içimde bıraktığın eziklik yeter artık. artık seninle değil, verdiğin acılarla avunacağım. seni bütün arzuların üzerinde, bütün özlemlerin ötesinde seveceğim artık. sensiz bir dünya yaratacağım senden. dünya duracak, ama sen durmayacaksın. zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. seni maddenin dışına çıkarıyorum, ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana. anlamıyor musun? --- spoiler ---
    7. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. "şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın." 10. mektup; --- spoiler --- dün bir şiir daha yazdım senin için. önce tuttum karşıma oturttum seni, konuşturdum, güldürdüm, ağlattım. her halin hoşuma gidiyordu. kadındın, ama önce insandın. güzeldin, ama önce iyiydin. elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım. bana "çok yazıyorsun." diyorlar. bir insana "sen çok yaşıyorsun, öl artık." denir mi? benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki! yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben. yürürken, konuşurken, sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde. birbirimizi tamamlıyoruz durmadan. sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü? dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç? öpüşürken, sevişirken, açların, yoksulların yüreği çarptı mı sende? güldüğün zaman afrika'da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden? senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor. seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden. oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu. her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır. bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işleyen ve onu sanat haline getiren insandır. şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın. atom gücü, elektik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada. sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. onu şiir, müzik, heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o.. her zaman, her yerde söylemişimdir. "hayatımdan şairliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz." diye. yazmamı bana çok görmeyin.. --- spoiler ---
    8. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 17. mektup; --- spoiler --- soruyorum, susuyorsun. ben sükutun bu kadar anlamlı olduğunu bilmezdim. bütün sorularımın cevabını bir bakışla veriyorsun, kah bir gülüşle. zaman zaman gözlerinin içinde eriyip kaybolduğumu hissediyorum. yanımda olmadığın günler, geleceğin güne hazırlıyor beni. yokluğuna böyle dayanabiliyorum. karanlıklar içinde her dakika gözlerinin aydınlık bakışlarıyla doluyor içim. aradığım her şey orada. cevapsız kalmış bütün soruları gün ışığına çıkarıyor gözlerin. bekliyorum, geliyorsun. işte diyorum yaşamak bu. sevmek, seni sevmekten başka bir şey değil. hiç kimseyi bu kadar özlemle beklemedim. bu kadar inanmadım hiç kimsenin geleceğine. onun için bir gün gelmeyeceğinin korkusu kahrediyor beni. geleceğin mutlu ana yaklaşan her dakika yaşamaktan güzel, geçen her dakika ölümden acı... fakat gelişin her şeyi unutturuyor. sıkıntılı öğle sonları günün en yaşamaya değer saatleri oluyor sen gelince. kızgın bir güneş altında karlı dağ yamaçlarının serinliğini getiriyor ellerin. istiyorum veriyorsun. verdiklerin bir bakıma iflası oluyor saadet anlayışımın. böylesine büyük hazların hayal bile edilemediği bir dünya üzerinde özlenecek başka saadetin kalmadığını düşünüyorum. o zaman her şey siliniyor gözlerimden. sensiz bir yarının değersizliğini, çekilmezliğini daha iyi anlıyorum. huzur seninle kayboluyor, bütün sevinçler seninle gidiyor, sensiz bir kanlı gömlek gibi giyiyorum üzerime yaşamayı. çaresizlik hiçbir zaman sen yanımda olduğun anlardaki kadar kötü ve merhametsiz olmuyor. yine de her öpüşümde bana ilahlara has bir güç, bir büyük huzur veriyor dudakların. ağlıyorum. gidiyorsun. ama sen gözyaşlarımı görmüyorsun ki! ayrıldığımız yerde başlıyor yıkıntım. kalabalık bir caddede, vapur iskelesinde ya da bir kapı önünde; nerede olursa olsun ayrılığın bir tokat gibi iniyor yüzüme. kocaman, sivri bıçaklar gibi delik deşik ediyor vücudumu. her yer kan oluyor. artık dayanamıyorum, artık dayanamıyorum. ağlamak bile kar etmiyor. ben bu acılara, ben bu sürekli ölümlere önceden razı oldum. şikayete hakkım yok, biliyorum. isyan etmem faydasız. kendi kaderinin çizdiği yolda yürüyor ayaklarım. yazıyorum, okuyorsun. kim bilir ne dayanılmaz acılar içindesin sen de? nasıl her yerini, orada bir sigara söndürülmüşcesine yakan özlemler içindesin. mümkün olsa hep yanında kalırdım- diyorsun. -hiç senden ayrılmazdım, hep seninle olurdum- diyorsun. işte onun için sana hiç kızamıyorum ya! bütün isyanım çaresizliklere, bu kahpe imkansızlıklara. bu mesafelere. bu zamana ve bu bizi çepeçevre kuşatan insanlara, onların pis kurallarına, beş para etmez inançlarına. o demir parmaklıklara, ağır kapılara, kalın zincirlere, o merhametsiz, çirkin gardiyanlara rağmen seni seviyorum. anlatamıyorum.. --- spoiler ---
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 1. mektup; --- spoiler --- geceydi... bütün insanların çırılçıplak olduğu bir zamandı. onları düşünüyordum; gümüş tepsilerdeki kristal kadehlerden zamanı yudumlayan insanları düşünüyordum. irili ufaklı aynaların karşısında enseleri bembeyaz kadınlar boyanıyordu. uzun uzun parmakları vardı kadınların.. öpülmeye alışmış olgun dudakları vardı. kocaman kocamandı kalçaları. o kadınları düşünüyordum. bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. geyik soluk soluğaydı, yorgundu, bitkindi. karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. koşuyordu. koşmak kurtuluş değildi belki, ama bir ümitti. koşmalıydı. oysa birer namlu ağzıydı kurdun gözleri. avına güvenle, şehvetle yaklaşıyordu. yeni bilenmiş, sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri, bütün dileği et ve kandı. istese geyiğe hemen yetişebilirdi, ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu, bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu. ben seni düşünüyordum. çünkü geceydi. sevişme zamanıydı insanların. yalnızdım. beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte. kapılar tüylü, yumuşak battaniyelere benziyordu. ben seni düşünüyordum. kim bilir ne güzeldin soyunduğun zaman? nasıl kadındın? nasıl öpüşürdün kim bilir? nasıl kadın kadın kokardı her yerin? tutup avuçlarıma sığdırıyorum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyorum. sensiz kahrolmak vardı. seninle yaşamak vardı dolu dizgin. seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda. odalara sığmamak vardı. bir sel gibi taşmak vardı gecelerden. elimi uzatsam tutabilirdim seni. öyle yakındın. zamana kokun sinmişti. belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. zamana kokun sinmişti. tuttum resmini indirdim duvardan. duvar ağlamaya başladı... --- spoiler ---
    10. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (iyi kurulmuşum bu başlığa..) t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. 16. mektup; --- spoiler --- artık aldanmak istemiyorum. beni sevgilerinin ölümsüzlüğüne inandır, korkulardan, şüphelerden kurtar. hiç aldanmamışların o engin iç rahatlığına hasretim. ayıkla, arıt beni. bütün insanlar aldanıyormuş, sürekli bir aldanmaymış yaşamak... ne çıkar? ben artık aldanmak istemiyorum ya! sen ona bak... onun için seni erişemiyeceğin bir yere çıkarmayacağım, olduğun gibi seviyorum seni. olmanı istediğim gibi değil! hiç olamayacağın gibi değil. neredeysen orda dur. nasılsan öyle kal. bütün mevsimleri bir günde, bütün yılları bir mevsimde yaşamaya razıyım seninle. yanımda olduğun zamanlar nasıl apaydınlık oluyorum, nasıl içim huzurla doluyor, görüyor musun? gözlerimin derinliğine bakma; başın dönmesin. gelecek günleri düşünme, korkma büyük hazlar yaşamaktan. erişemeyeceğin hiç bir mutluluk yok. <yaşadım> diyemeyeceğin hiçbir günün olmayacak benimle. hiç aldatma beni, hiç yalan söyleme. bir gün aldatsan bile; aldandığımı senden öğrenmeliyim önce. o zaman ölsem de mutlu ölürüm, inan. biraz da olsa inanmış ölürüm. aldanmak.... en büyük yıkıntısı iç dünyamızın. aldanmak.. ses veren üç telimizden birinin kopması. aldanmak o en son, fakat en keskin kabullendiğimiz gerçek. sen hiç aldatma ne olur? yıkılışım da sevgim kadar büyüktür benim. bırak kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin. sana kayıtsız şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan. o zaman herşeye katlanırım. korkulardan, endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim. çaresizlikler beni korkutmaz. şu aşağılık dünyanın hiçbir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık. inanmak; seni düşündükce söylediğim bir şarkı olmalı dudaklarımda. inanmak; gökyüzünün en karanlık zamanında bile görebileceğim bir yıldız olmalı. dağlardan, denizlerden esen serin rüzgarlar gibi, senden gelen birşey olmalı inanmak. kimi gün kalem olmalı parmaklarımda, kimi gün kulağımda musiki, gözlerimde ışık olmalı. içtiğim suda, yediğim ekmekte sana tüm inanmanın tadını duymalıyım. her sabah ilk ışık sana inanarak yaşadığım mutlu bir gün getirmeli bana. işte o zaman yokluğuna bile dayanabilirim, özlemlerim daha derin bir anlam kazanır. seni beklerken şüphelerin o kahredici zehiriyle, geciktiğin her saniye bir defa ölmem. artık aldanmak istemiyorum. seni aldatmak zevkinden sonuna kadar mahrum edeceğim. beni aldatmanın acısını da sevincini de hiç tattırmayacağım sana. çünkü, aldattığın zaman; yemin ediyorum yeryüzünde olmayacağım. inanmışlığım ölüme kadar sürsün bırak. zarımı son defa senin için atıyorum.. --- spoiler ---
    11. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      evlat edindiğim başlıklardan.. t: ümit yaşar oğuzcan'nın 25 mektuptan oluşan, okuyanın içine yavaş yavaş işleyen şahane kitabı. not: (#2307425) 23. mektup; --- spoiler --- seni kıskanıyorum. içimde gururdan eser yok artık. kıskançlığımın başladığı yerde yüreğim tertemiz oldu, aydınlandı, pırıl pırıl şimdi. gururum, zaman zaman benliğimi saran kendimi beğenmişliğim, güvenim ve inançlarım; hep seninle yaptığım savaşta yenildiler. bir kıskançlık hissi kaldı içimde dipdiri ve her zamankinden daha güçlü. kazandığın savaş onu da yenebildiğin anda bir zafer olacak, ancak o zaman "kazandım" diyeceksin. fakat ben o duygunun, bende fethedemediği o son kalenin asla düşmeyeceğine inanıyorum. bütün çabaların boşa gidecek, seni sevdikçe kıskanacağım. bir gün beni sevmemen bile bu savaşa tesir etmeyecek. o zaman asıl büyük yenilgiye doğru sen gideceksin. sevgimi karşılıksız bırakman bana attığın son kurşun olacak. açacağın büyük yaraya rağmen yıkılmayacağım, ölmeyeceğim anlıyor musun? yine seni sevmeye, yine seni kıskanmaya devam edeceğim. beni tanımadan önce yaşadığın yıllar var ya; onları da kıskanıyorum. düşün bensiz yaşayacağın bir dakikaya bile tahammülüm yok artık. bir gün güzel bileğindeki küçük saati parçalayabilirim, bensiz bir zamanı sana bildirdiği için. mümkün olsa bütün o dakikaları, o günleri sana yeniden yaşatmak isterdim. sana kıskanılmış zamanlar, mesafeler ötesinden seslenmek ne acı bilemezsin. seni gören, güzelliğini arzulu bakışlarla seyreden insanların da bu dünyada yaşadığını düşünmek ne korkunç bir şey anlayamazsın. hele seni başkalarının da sevdiğini ve seveceğini bilmek ne türlü bir ölümdür düşünemezsin. kıskançlığım bir hayvanın dişisini kıskanması değil. mayamızda olan arzunun ötesinde bir şey bu. ebediyyen sahip olmak hissinin çok üzerinde bir ölümsüzlük çabası, bir sonsuzluk duygusu... seni kıskanıyorum. verdiğin huzursuzluğa rağmen bir kadını kıskanmanın büyük huzuru içindeyim. oysa ben seni tanıyıncaya kadar kıskançlığı daima ilkel bir duygu olarak düşünür, reddederdim. bu kadar değer bir insanı tanımamış olamanın verdiği eziklikten gelirdi. şimdi o ezikliğin yerine bir kabına sığamamak var içimde, taşmak var. sevginle tamamlandımsa verdiğin kıskançlıkla bütünlendim. hep böyle kıskançlığımı besleyecek kadar güzel kal... --- spoiler ---
    12. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      8. mektubu benim iliklerime kadar yayıldı ancak bu geceye 7. mektubu armağan ediyorum. --- spoiler --- bugün bir yalnızlığa düştüm yine. başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi beni iç diye fısıldıyordu, beni iç sonra yalvarmaya başladı: ne olur dedi ne olur haydi iç beni. bir bardak doldurdum, tepeme diktim. şişe rahatladı, sustu. hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? işte öyle oldum. hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin, onu hatırladım. sonra bir tren hareket etti. sabahtı. karşı karşıyaydık. konuşuyorduk. ben sevmek diyordum durmadan. gözlerim gözlerine soruyordu. seviyor musun? diye. hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. oysa ki bir çok hayır diyen insanlar vardı çevremizde. örneğin bir çocuk hayır diyordu, bir kadın, bir adam, bir başkası hayır diyordu. hayır'lar arasında ezilmeye mahkumdu evet'lerimiz. tren ilerliyordu. gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. bizi sürükleyen bir akıntıydı. durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. peki anafor nerdeydi? uzak mıydı? belki çok yakındı kim bilir. biz onu göremeyecektik. o gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla. tren ilerliyordu. pencereden deniz görünüyordu. denize akşam güneşi vurmuştu. renk renk kayıklar gördük kıyılarda. denize taş atan çocuklar gördük. uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu ve tren ilerliyordu. kadere yaklaşıyorduk. bir alacakaranlık bastı zamanı. gözlerim gözlerindeydi. ellerini tuttum. titredin. acı acı bir düdük öttü. bir şeyler koptu içimizden. sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum. --- spoiler ---
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Niçin tek basımı yapılmadığını anlamadığım ve eski bir baskısına sahip olduğum için kendimi şanslı hissettiğim kitap. Biraz önce bunaldım, gözlerimi kapatıp elimi rafta gezdirdiğimde parmaklarımı o durdurdu. Kendisini tekrar anımsattı, yüzümü daha sayfalarını açmadan tebessümle doldurdu. 18. mektubunun sonunu şöyle bitirmiş Ümit Yaşar Oğuzcan: "Sonra sevdiğin bir plağı çalmak geliyor aklıma. Birden seviniyorum. Her şeye rağmen yine seninleyim, ne iyi. Beşinci senfoniyi dinliyorum. Odayı orkestranın güçlü, tanrısal sesi dolduruyor. Hiç ayrılmadığımıza ve ayrılmayacağımıza inanıyorum. Yüzyılların ardından bir Beethoven sesleniyor, isyan ediyor zamana. Ve sonra bir başka plakta Schumann ağlıyor, ben ağlıyorum, uzaklarda sen ağlıyorsun. Aşkın ve sanatın ölümsüzlüğüne bir kere daha inanıyorum. Artık seni sevdiğime pişman değilim." Tam olarak içimden geçenleri birilerinin seneler önce kaleme alması, birilerinin bu hisleri bestelemiş olması, aşkın ve sanatın ölümsüzlüğüne ben de bir kere daha inandım. Ne olursa olsun, ne kadar kötü şeyler yaşarsak yaşayalım, hissetmek ve yaratmak içimizde. Çağ değişiyor, bir plak değil belki bir spotify çalma listesi oluyor bazen insanın insana dayandığı nokta.
    14. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben bu gece kendime 15. mektubu armağan ediyorum. --- spoiler --- gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. bana kendini anlat. korkularını, dileklerini söyle bana. aşktan ne bekliyorsun? dostluk mu? al, istediğin kadar..yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! orada sevdiğin, istediğin ne varsa al, senin olsun. sana arzularımın ötesinden sesleniyorum. aydınlık! sen en güzel aydınlık! bizi bırakma. kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın. çek, kurtar bizi insan yaratılışımızın korkunç karanlığından. içimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur. düşüncemizi tırmalayan o kanlı pençelerden kurtar bizi. unutulmuşların dünyasında biz unutmak istemiyoruz. hadi sevdiğim sen de aç yüreğini. dostluğun o ölümsüz ışığı dolsun içine. saçlarımı okşadığın zaman, annemin eli sanmalıyım ellerini. dudaklarından yalnız aşkın hazzı değil, dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim. bana önce insanlığımı öğret, bana unutmamayı öğret. seni hiç unutmak istemiyorum. --- spoiler ---
    15. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      başlıkta -bu hariç- 15 entryi var, 8'i benimmiş. canımı sıkıyor böyle şeyleri fark etmek. paylaşım yapmaya üşenmediğimiz zamanlar... yaşlandım.
    16. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ümit yaşar oğuzcan'ın en acımasız mahareti. bekar hâlimizle okuyoruz, durduk yere triplere giriyoruz. alacağın olsun be adam. 19. mektup; --- spoiler --- "duyarlarsa" diyorsun. duysunlar ne çıkar? seven insanın bir suçlu gibi ezik olması neden? sevmek ve sevilmek hakkımızı kullanıyorsak bundan kime ne? insan olarak aşktan başka övünecek neyimiz kaldı? erdem; yalan söylemek mi? hırsızlık etmek mi? katil olmak mı? yoksa esirleri fırınlarda yakmak mı erdem? bir milletin gençliğini savaş meydanlarında yok etmek mi? yalnız sofular mı erdemli bu dünyada? çıkarını düşünenler mi namuslu? aşka saygı duymayanlar utansın yaşadıklarına, sevenler değil. "görürlerse" diyorsun. oysaki kimse görmeyecek seninle seviştiğimizi. bu doyulmaz zevki kimseye tattırmayacağız. seni benden başka hiç kimseyle paylaşmaya razı değilim. zaten sen bir bütünsün; bölünemezsin, paylaşılamazsın ki! ben hep sevdim sana gelinceye kadar. seni sevmeye hazırladım kendimi. ilk sevdiğim değilsin elbette, ama son sevdiğim olacaksın. seni tanımadan önce yalnız sevmenin hazzıyla doluydu yüreğim, gururluydum, çünkü; seven bendim. yalnız benim hakkımdı sevdiğimi yüceleştirmek, onu erişilmez yapmak, ölümsüz kılmak benim hakkımdı. sevildiğimi, hele senin tarafından sevildiğimi anladığım anda gururum yok oldu. aşkın büyüklüğü karşısında eridiğimi hissettim. "anlarlarsa" diyorsun. anlasınlar umurumda değil. keşke anlayabilseler. herkesin seni olduğun yerde görmesini, bilmesini isterdim. ben sende yaşamanın kavramını buldum. iç aleminin sonsuz hazinelerini önüme serdiğin zaman anladım yaşadığımı. güzelliğinin manyetik alanından dışarıya çıkamaz oldum. hiçbir şeyden çekinme artık. bak! şimdi seninle vardığımız o yerde kimseler yok. yıldızların erişilmezliğinde, duyguların sonsuzluğundayız. zamanı aştık, en güzeli kendimizi aştık seninle. onun için şimdi ilk defa beni sevmek hakkını sana tanıyorum. anla, seni ne kadar sevdiğimi... --- spoiler ---